|
|
|
|
|
 |
|
 |
Sen İstiridyede İnci Gibi
İğdeli aşklar gibisin
Kırılgan ve saf
Sen dalımı kırmadan
Göçmeliyim diyarından
Sen gönlüme huzur gibi
Sen yüreğime su gibi
Sen gözüme ateş gibi
Benim kilitli kapılarım var
Benim uzak diyarlarım var
Benim zehir zemberek aşklarım var
Uzak dur yar
Geldinmi git demem
Sen taze bir sabah gibi
Sen istiridyede inci gibi
Benim vurgunlarım var
Sana açtığım yer
Denizin dehliz mavisi
Sen derinlerde yüzmeyi bilirmisin
Bilmezsin yar
Sen yerkabuğunun yeşilini bilirsin
Ben grisini
Dünyaya sızmak yanmaktır bilirsin
Gel yanma yar
Benide yanına alma
Gelsen git demem
Hangi kadın
Bir beyaz tene
Bir hoyrat göze
Bir deli sevdaya hayır der
Hangi kadın
Karanlığın üzerine
Bir demet gül serpmez
Ve hangi kadın hakketmez aşkı
Ellerini usul usul pembeye boyamaz
Sen bir hayat gerisin benden
Eksiklerin özlemlerin var
Ben senin eksik yanınsam
Sen benim ağrıyan yanımsın
Hani aşk bulunca hesapsız gitmeli ya üstüne
Bir duygu fırtınasında sürüklenmeli
Haramiler yol kesinceye kadar
O harami sen
O harami ben olursam
Geriye ne aşk kalır
Ne eksik yanın
Ne acı aşklar yaşadım
Kendime ettiğim zulmü
Kimse etmedi bana
Kılıç kalkan kuşanıp
Deştim yüreğimi
Ve sararken yaralarımı
Hiçbir aşkın sahibi yoktu
Gel yanma yar
Seni taze bir sabah gibi
Seni istiridyede inci gibi
Seyreyleyim
Ne zaman inanırsam aşksız yaşanacağına
Ne zaman dibe vurursam aşksız
Sana teslim olmak
Boynumun borcu
Ve birde zaman kalmışsa yaşamaya
Hayat kaçıp giderken ellerimizden
Hesaba kitaba sığmıyor yürek……
Fikirler ve Kirler |
|
Su gibi akmalı, fikir dediğin
Berrak, Safi, duru, yüceden yüce
Güç vermeli bana, her söylediğin
Nasıl çözülür ki, bu zor bilmece ?..
Nabza göre şerbet, sırıtır elbet
Mavi boncuk dağıtır, sepet sepet
Havanda su dövülmez ilelebet
Zulmün tahtı bize, cüceden cüce…
Unutmayan, yutmayan bir vurguyla
Mert oğlu mert, hep yaşatan kurguyla
Varır hedefe ok , kırılmış yayla
Gün batsa da doğar geceden gece…
Karıncalar, ağır yürür menzile
Razıyız biz, engebeye tenzile
Hakikate köle, düşmandır ‘zül’e
Bu nasıl sabırdır, niceden nice ?..
Fikir bir zemindir, kurmalı bina
Tutarsa mayası, sığmaz kabına
Birkaç sözüm kaldı, sevdadan yana
Kırparız - ekleriz, heceden hece… |
Mavi Köprü |
|
Maviydi rengi köprünün
Maviydi rengi umudun
Ve artık mavidir rengi ayrılığımızın
Gecenin en kararmış saatinde
Şehrin bilinen yerleri,bilinen kalabalıklarda
Bizde kalabalığındayız şehrin yar ile
Bir çaybahçesinde esinti ile kelam ederiz kaygısızca
Çay sıcaklığı ile karışır soğuk nefeslerimize
Bir yerde çay bahane
Bakınca gözlerine,ne de güzel gelir bu bahane
Ağzından dökülen sözler
Yüreğime durmaksızın işler
Ki ben farkında değildim uzunca süre bunun
Bakmıştım gözlerine -bir bakış ki kayboluş
Keşfedilmemiş bir dünya ışıldardı gözlerinin içinde
Sanırdım ki varacağım son durak kara gözlerin...
Saatin geçişiyle bir bir,zamanda giderdi su gibi
Sokaklara taşardı muhabbeti gecemizin
Sözlerin ordan oraya sürüklenirdi
Birden acılaşırdı kelimeler,yiterdi gülümsemen
Bitişi anlatırdı sözlerin,gözlerin ah kara gözlerin...
Sus nedir o vakit anlarım, sözlerim biter
Sırtım dayanır mavi köprünün demirine
Ne içli,ne hazin bir geceydi öyle
"Allahısmarladık" deyip gidişin varki
O gün ve beş yıl sonra bugün
Hala bir ölüm gibi dipdiri,solgun karşımda
Ve ben hala geçememişimdir o köprüden
Karşıdan karşıya... |
Gözlerdeki Düşüm |
|
Bakmak, derin maviliklere öyle
Okyanusun derinliklerinde kaybolurcasına
Kürek çekmek,bıkmadan tüm inadına
Devası gemilere inatçasına...
İşlesede yüreğine ,hırçın tarifsiz dalgalar
Yıkılmaz göğüs gerer, gözlerinin mavisinde.
Ve içerim usul,usul öyle derinden
Kimsesiz, kalabalık içerisinde
Öyle tutulmuşken gözlerine
Tutulmuştur titrek ellerim,
Bir yetmişlik dibinde gördüğü resime...
Belli etmem gözlerimin karasından gördüğüm maviliği,
Kimseye söylemeden sessizce,
Silerim tuzlu akan ılık yaşları,
Ardından gamlı halimin neşesinde ,
Gece gördüğüm gündüz güneşinin,
Aya çatan hilal kaşlarının hatırasına,
Harman dalı vurur heybetli yüreğim,
Eğilir yarin eteğinde, diz vurur
İki kol açılırken şükürdeki Allah'a ...
Bir feryat kopar,
Yüreğimden, kimse duymaz oysa,
Gözleri mavi olan yarimden başka...
Sevgi için, sevgi tadında.... |
Mezardakiler
Dinleyin beni hey mezardakiler,
Geliyoruz sizi görmek üzere.
Telaşa kapıldı buradakiler,
Azrail kapıyı vurmak üzere.
Gelen gider elbet, böyledir yasa,
Ölünce bitermiş, çekilen tasa,
Hazır mezar bulmuş Beleşçi Musa,
Atlayıp içine girmek üzere.
Ne yakıt derdi var ne ev kirası,
Ne elektrik borcu ne su parası,
Buradan rahatmış diye orası,
Hasan'da kirişi kırmak üzere.
Ahmet'in aklını karısı aldı,
Böbreğini organ mafyası çaldı,
Batık banka gibi içi boşaldı,
Mezarcı kabrini yarmak üzere.
Osmanda soldurdu benizi beti,
Zehirlemiş deli dananın eti,
Nasıldır bilinmez ya akıbeti,
Şimdilik hayatı sürmek üzere.
Dul kalınca dedem bezdi canından,
Sarmış nataşayı iki yanından,
AIDS mikrobu çıktı kanından,
Kısa ömrü sona ermek üzere.
Çoşturuyor bizi gitarın teli,
Dans ederken çıktı ninemin beli,
Kafayı oynattı bütün ahali,
Hepsi yanınıza varmak üzere.
Rasim der haliniz görünmez göze,
Selamı sabahı kestiniz bize,
E mail göndersem varır mı size,
Dünyadan bir haber vermek üzere.
Sahte Dostların Eline Düşürme Allah'ım |
|
Dost var; uğrunda ölünür...
Dost var; uğrunda can vermek bile 'ucuz' kalır..
Dost var; sevdiği insana bir zarar gelecek endişesiyle,
Akrep, çıyan yuvalarını topuğuyla kapar...
Bunu yapmak yetmez dost için...
Sevdiği insan uğruna ömrünü verir.
Verilen bir ömürdür...
Bir yılını, iki yılını, on yılını, yirmi yılını değil, 'ömrünü' vermiştir...
Dost var; Sevdiği insanın uğruna ölmeye hazırdır.
Düşmanlar gelecek,
katletmek istedikleri Nebi'nin yatağında vefalı bir genç, delikanlıyı bulacaktır...
Bu delikanlı dosttur... Ve hep 'dost' kalmıştır.
Dost var; güle benzer...
O kadar güzel kokar ki, dikenlerinin verdiği acı hissedilmez...
Bir de dost var ki, dikenlerinin yol açtığı kan ve yara korkusundan,
gül rayihasını almak mümkün değildir.
Dost var; hazmedemez...
Sindirim sistemi bozuktur...
Dost var; fırına girmeyi sevmez... Ama, ekmeği herkesten önce böler...
Dost var; sözü itibarsız senettir... Güvenirseniz müflis olursunuz...
Dost var; yollarda bırakır...
Böylesiyle adım bile atılmaz.
Yola beraber çıkmak, neticeyi kabullenmektir.
Dost var; düşmandan tek farkı, biraz daha mütebessimdir.
Ama bir düşmeye gör; düşmanın 'kahkahaları',
O'nun 'tebessümünün' yanında 'sessiz' kalır.
Dost var; Iyiliğini istemez... Düşman için önüne bir taş da o kayar.
Sonra bu da yetmez 'dost' için! ..
'Belki benim koyduğum taşla düşmez' diye, senin düşmanına da,
'şuraya ip germeyi unutma' diye tembihte bulunur.
Dost var sadece yüzüne güler...
Arkandan vurmak, hançerlemek için 'malzeme' arar. Hiçbir fırsatı kaçırmaz.
Lakin bunlar da 'dosttur'! ..
'Düşmanım' diyemeyeceğimiz dostlar! ...
Böylelerini görünce oturur bir köşede ağlar; 'Dostların eline düşürme Allah'ım' dersiniz.
Ah! Hz.Ebu Bekir..., Ah! Hz.Ali... Müslümanlığı sizlerden öğrendik.
Keşke dostluğu ve vefayı da sizlerden öğrenebilseydik... |
|
|
Yaşam ve Ölüm |
|
Yaşam ve ölüm�
Bunun adı hayat.
Gel ve git�
Varlığın sanki bir saat.
Bir varsın, bir yoksun,
Arasında bir ömür var.
Zaman dakika ile salise kadar,
Ama sen bunu anlayamıyorsun.
Gözünü açıyorsun, kapıyorsun,
Gece yatıyorsun, sabah kalkıyorsun,
Zaman o kadar hızlı akıyor şaşıyorsun,
Bir bakmışın var bir de bakmışın yoksun.
Yaptıkların var ediyor seni,
Yapamadıklarına üzülüyorsun
Önce uzun geliyor hayat,
Sonra gittikçe kısalıyor heyhat!...
Ömür sana verilmiş bir elbise,
Güzel giyilirse yakışır herkese,
Marifet ömür kumaşını güzelce dikebilmekte,
Yoksa yazık olur ömre verilen kıymete�
Yaşam ve ölüm�
Bunun adı hayat.
Gel ve git�
Varlığın sanki bir saat. |
|
|
 |
|
 |
|
|
|
|
|
|
|
|
|